Tekrar tekrar okumaktan keyif aldığım, hiç bıkmadığım şairlerden birinin -Kahraman Tazeoğlu'nun- şu mısralarını ,özellikle de ikincisini, anımsıyorum bu deseni her gördüğümde:
" ...eski bir aşkını anlatıyorken bana Konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım Kaç kez kanıyorum bir bilsen (ya da hiç bilmesen)..."
Bu mısraları okurken kafamda canlandırdığım, tam da çizdiğiniz gibi bir şeydi.
Bir de Ferit Edgü geliyor aklıma. "Sessizlik"le ilgili söyledikleri ne de güzel yakışıyor çiziminize.
Bu kadar saydım madem, bir tane de benden olsun:
" Söyleyebildiklerim küçük ama sen söyleyemediklerimde büyüksün..."
Eski veya yeni; tamamlanmış veya taslak halinde desenler bulacaksınız karalama defterimde... Bazılarına kısa notlar da eşlik edecek...
Levent Gönenç
Üslup Manifestosu
Eflatun Nuri'nin (Oğuz Aral'ın, Şadi Dinççağ'ın ve bir sürü başka çizerin) iki çizgisi vardı; bir tanesi grafik-mizah türü karikatür çizmek için, diğeri popüler karikatür çizmek için... İkisi birbirine karışmaz, ikisi ayrı mecralarda akar giderdi... Bu bana hep doğru gelmiştir. Üslubu çizer değil, konu yaratır. Bir başka ifadeyle, her konu kendi gerekliliklerini çizere dayatır... Ne zaman ki çizer üslup kaygısına düşer, eserini kendi kişiliğiyle çerçevelemeye çalışır; o zaman konu silikleşir, görünmez olur... Bu sadece benim tercihim değil! Ben Uzak Doğulu minyatür sanatçıları gibi düşünüyorum: Sanat eserini yaratan olabildiğince yarattığı eserin önüne geçmemeye özen göstermeli. İmzayı kaldırdığınızda eserin kime ait olduğunu dahi bilememelisiniz... Aynı bedende birden fazla sanatçı yaşamalı, her konu kendi çizerini yaratmalı... Kuşkusuz bu çok zahmetli bir tercih ama fikrimce yaratıcılığı, üslup adına, klişelere, kalıplara, şablonlara hapsetmek sanata büyük haksızlık... Sanatçı gider, eseri kalır! Bu yüzden çizdiklerime genellikle imza atmam. Daha da önemlisi, her çizdiğimde yeni bir üslubun kapılarını zorlamaktan çekinmem...
1 comment:
Tekrar tekrar okumaktan keyif aldığım, hiç bıkmadığım şairlerden birinin -Kahraman Tazeoğlu'nun- şu mısralarını ,özellikle de ikincisini, anımsıyorum bu deseni her gördüğümde:
" ...eski bir aşkını anlatıyorken bana
Konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım
Kaç kez kanıyorum bir bilsen (ya da hiç bilmesen)..."
Bu mısraları okurken kafamda canlandırdığım, tam da çizdiğiniz gibi bir şeydi.
Bir de Ferit Edgü geliyor aklıma. "Sessizlik"le ilgili söyledikleri ne de güzel yakışıyor çiziminize.
Bu kadar saydım madem, bir tane de benden olsun:
" Söyleyebildiklerim küçük ama sen söyleyemediklerimde büyüksün..."
Post a Comment